top of page

ŞAH MUHAMMED ALİ HÜSAMEDDİN (KDS):

Dünyaya Teşrifleri: M. 1861 veya 1857 (Irak-Halepçe-Tavila)

Dünyasını Değişmesi: M. 1938 veya 1939 (Irak-Halepçe-Tavila)

Kabr-i Şerifinin Bulunduğu Yer: Irak-Halepçe-Bağekun

Tam adı, Şah Muhammed Ali Hüsâmeddîn en-Nakşibendî'dir.
Seyyidtir. Seyyidliği ceddi Battal Gâzî'den gelmektedir. Soyu, şu şeceresi ile iki cihan serveri Muhammed’e ulaşmaktadır: Şâh Muhammed Ali Hüsâmeddîn b. Muhammed Bahâeddin b. Osman b. Hâlid b. Abdullah b. Muhammed b. Dervîş b. Müşerref b. Cum’a b. Zâhir (ki bu zat Naîm cenneti ile müjdelenenlerdendir) şehidlerin Efendisi Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib.

1867’de daha 6 yaşındayken dedesini, 1881’de babası Muhammed Bahâeddin’i de kaybedince genç yaşında, Tavila Tekkesi’nde dedesinin yerine irşad vazifesine başladı. Daha sonra Bağekun’a geçti ve orada bir tekke inşa ettirdi. Ayrıca: Tebekel Tekkesi (Zelem Nehri’nin kenarında yer alan aynı isimli bir köyde bulunmaktadır.) ni kurmuş olup, Muhammed Bahâeddin Hz. tarafından yaptırılan Gulp Tekkesini de onun vefatından sonra genişletmiştir.

Kendisi güler yüzlü, yüksek ahlak ve vekar sahibi ve heybetliydi. Konuşmada belagat sahibi, hatip, Arapça, Osmanlıca, Farsça, Türkçe ve bölgedeki dillere vakıf olan, bazı vakitler dedesinin Tavila’daki makamında oturan Şâh Ali Hüsâmeddîn’in namı çok geniş bir coğrafyaya yayıldı. Türk, Arap, İngiliz, Rus, Kürt, Zaza, Azeri, Afgan, Çin gibi birçok ülke ve ırktan halifesi olan (yaklaşık 23.000)  Şeyh Ali Hüsâmeddîn Hazretlerinin 9 ayrı tarikatta sancağı olduğu bilinmektedir: (Nakşibendî, Kadirî, Rüfâi, Sühreverdî, Kübrevi, Dusuki, Bedevi, Şazeli, Çeşti)

Çelebi Süleyman Kaya (Kds)'nın Mübarek Sohbetlerinden:

.....Daha küçüklüğünden beri, daha hatta Dünya’ya gelmeden evvelde, onun babası Kutb’ul İrşad Şah Muhammed Bahaddin buyurdu ki;
“Şah Muhammed Ali Hüsameddin gelecek, daha dünyaya gelmeden evvel on sekizinci evliya derecesini geçti.”

Ve Hazreti peygamber efendimizin (Âleyhissalâtı Vesselâm) manevi terbiyesinde, üveysi olarak hiçbir başka zata da öyle bir muhtaçlık duymadan, fakat hepsinin bereketine de câmi olarak yetişti.

Hazreti Şah buyurdu ki;
“Bir gün Efendimizin (Aleyhisselâtı Vesselâm) saadet meclisine gittim, Hazreti Aişe (Ra) hazretleri, Hazreti Fatıma (Ra), İmam-ı Ali Hazretleri, İmam-ı Hasan, Hüseyn mecliste hazırdılar. Ben edeben kapının önünde bekledim. Efendimiz (Aleyhisselâtı Vesselâm) seslendi.
“Ali” dedi. “Gel, sende bizim ehli abadansın”.

Evet, onun için, küçüklüğünden beri Efendimizin Aleyhisselâtı Vesselâm özel bir terbiyesinde ve onun nazarında bu dereceyi, Allah-u Teâlâ ona bahşetmiştir.  Fakat onun gibi de böyle nefsi ile  canı ile malı ile bu yolda Allah-u Teâlâ’nın bir sadıkı görülmemiştir.

10492036_321210514701454_212486669415355

Kutbu'l-ersedi'l-a'zam

(En büyük İrşad Kutbu)

Sahibu'l-Celali ve'l Kemali ve'l Kerem

(Celal, Kemal ve Kerem Sahibi)

Mazharu'n-Nuri'l-İlahi

(İlahi Zat Nurunun Mazharı)

 

Habibu Resulullahi

(Hz.Resul'ün (AS) Habibi)

Sultanu'l-Meşrıki ve'l Mağrıb

(Doğunun ve Batının Sultanı)

Saniyu Muhyiddin

(İkinci Muhyiddin)

Hz. Şeyh Şah Muhammed Ali,

Hüsamül Hak, Hakikat

Rose 1

....18 sene onun hücresini bekleyen vardı. Dedi; “Gecenin hangi vaktinde olsa, ne zaman olsa, ben böyle kapı hafif aralandığı zaman baktığımda  Hazreti Şah’ı ya diz üzerinde görmüşüm veyahut ta kemend diye bir şey var. Böyle otururlar ki kemendi çekerler, onun üzerinde öyle müstağrak.  Allah-u Teâlâ’nın dostunun bir gün uzandığına, bir gece uzandığına rastlamamışım.

Bir gün dedim ki, böyle muhabbetten,
“Kurban” dedim, “Sende beşer misin, bu kadar Allah-u Teâlâ sana vermiştir. Gene bu kadar ibadet bu kadar şey”.
“Eee” dedi. “Ne yapayım, Allah-u Teâlâ bana rahatlık vermemiş”.

.....Evet. O kadar müstesna bir insandı ki, işte “İhsan Yolu” kitabını yazan Şeyh Said Hazretleri olsun, Şeyh Seyyid Kadri Hazretleri olsun ve daha binlerce kişiyi vilâyetin en son derecesine kadar böyle nazarı ile terakki ettirmiştir.

 

.....Bizim Şeyhimizin, Seyyid Muhammed Kadri Hazretlerinin Şeyhi büyük,  çok büyük Sultan Hazreti Şah Muhammed Ali Hüsameddin.

Bu zatın vasıflarını ne kadar insan düşünse dâhi aciz olup, bir kelime söylemekten de hemen ictinab ediyor. Çünkü Allah-u Teâlâ ona hudutsuz bir nimet vermişti. Hayatta hiç kimse bu zat gibi irşat da yapmamıştır. Tarikat irşadı. Leningrad’dan tutun, ta Çin’e kadar, Hindistan’a kadar. Mekke, Mısır, bütün Irak, Türkiye’nin doğu kısmı, İran, Acem yani Kısmi Türkistan, Balücistan . Her tarafta bu zatın hulefaları vardır.

Defterde ismi yazılı olanlar, işittiğime göre 23.000’den fazla hâlifesi vardı. Müridler ise, artık tahmin edersiniz ki milyonların çok üstünde. Bu hâlifelerin hiç birisini de sülûka koymamıştır. Sülûk adabı, sülûk gibi kapalı bir yerde bulundurun, dememiştir. Bir insan için onu hayatta görmek kâfi idi.

.....Benim Şeyh Hazretleri ondan bazen böyle bahsederdi de, “akıl ve fikir onun tasvirinde çok aciz kalır” derdi.

Vallahi değil ki benim Şeyhimdir söylüyorum, keşif ile tahkik ile Allah-u Teâlâ’nın hâlk ettiği vilayetin en birinci, üstün derecesinde. Onun vilayetinden yüksek bir vilayet Allah-u Teâlâ bir veliye de  vermemiştir ve onun keremi önünde de nedir ki…

Hazineleri dolu  bir padişah için artık on para diye, beş para diye bir şey var mı, olamaz değil mi. Hazreti Hüsameddin’in yanında velâyet, o padişaha göre on paradan aşağıydı, beş paradan da aşağıydı. Namaz kılmasını bile daha bilmemiş, yeter ki “Lâ ilâhe illâllah” sözü var. Hiç bir usul, adap hiçbir şey bilmiyor. Mübarek gözlerini böyle bir kere üzerinden geçirmiş olsa idi, o dakika içerisinde ona büyük bir vilayet verebilirdi.

Onun yanında o kadar vilayet önemsizdi ve zor değildi. Onun için artık bu sözden anlayınız ki, 23.000 hâlife onun nazarı önünde hiçbir şey değildi.

.....Çok büyük Şeyh Hazreti Şah Muhammed Ali Hüsameddin (Kds) ki; tarikat piranlarının reisidir, öyle buyurdu;
“Benim tarikatımda nefsi emmare yoktur. Benim tarikatım ve bütün mahsuplarım, müsteşriklerin dinimize atmak istedikleri vesveseler, kötü fikirler, imanâ mugayir olan sözlerin hepsinden selâmettedirler.”


.....Şeyh hazretlerinin onun hakkındaki bir kasidesinde söylediği gibi ;
Tu meste suhbete Hakkı
Sen Hak sohbetinin mestisin.

Evet.  Elhamdülillâh, işte o büyük Şah, bizim Şahımızdır. Ve bizim Şeyhimiz, Elhamdülillâh onun en, en sevdiği, en birinci hâlifelerindendir. Bizim Şeyhimize olan nazarı, bir nazarı belki âlem üzerindeydi, bir nazarı Şeyhimiz üzerinde idi. Kasidelerini okuduğumuz Şeyhimizi o kadar hak aşıkı yapan Hazreti Peygamber (Aleyhisselâtı Vesselâm)’ın  sevgilisi yapan, o makamlara ulaştıran hep onun nazarı ile idi .

Hz. Şah dedi ki, “Sen benim iftiharımsın. Yarın kıyamette Hz. Resul (as) bana soracak ki; "Ali, biz sana o kadar nimet verdik. O dünyadan bize ne getirdin?" Seni göstereceğim. Ben seninle iftihar ederim”.

İnsanda bir şeyh, bir mürid için numune isterse onlarda kâfidir.

Allah-u Teâlâ’nın kuvveti ve kudreti onlarladır.

Şunu söyleyeyim; rüya âleminde olsun, zahirde olsun, birisi kalben böyle istimdat etse:
“Ya Şah Ali Hüsameddin! Ya Seyyid Muhammed Kadri! ” [ve Ya Süleyman Çelebi, Ruh Çelebi! ]


Bu mübarek isim hasıl olduğu anda, derhâl binlerce şeytan olsa, zararlı cinler olsa hepsi mahvolur.

 

Hazreti Şah (Kds), bak ne kadar ince büyük ve acayip bir şey ki onun mührü “Ya Ali” dir.
Âli, Allahu Teâlâ’nın da aynı zamanda ubudiyetten gelen bir ismidir.

Hem Allah’tan hem de ruhaniyetten ismi gelmiştir.

HER KİM DESE "YA ALİ !" HİMMET HAZIRDIR.

Kaside: ŞAHIM HÜSAM

Şâhım (Muhammed Ali) Hisâmüddin azim bir bedirdir, kudsi kuvveti çürümüş kemikleri diriltir. Hoşlukla gönülleri parlatan çok şafaklı Şâh Ali, Sübhân ile mesttir.

Evet, mutlak nurun mazhari Şâh Ali, hak sohbetinin mestidir. Âsâfı vezirler arasında belirdiği gibi, üstün cevherli Şâh Ali, şüphesiz Hz. Muhammed'in Süleyman Peygamber sultânlığında seçilmiş Âsâfı'dır.

Evet bize Süleymân 'sın.
Kalbimize Lokmân'sın
Gönül derdine dermansın
Şüphesiz bugün İsâ'sın
     İsâyu Yahya'mız
     Zülkifü Mûsa'mız
     Ne mutlu bize ki
     Öyle bir Şâhımız
     Yûsûf timsali Ali.
Kadrî'nin sultânısın
Yıldızı şafaklı bedrisin
Dâimâ İskender Câmisin
Bugün Gavsi Geylânî Ali.

Pür nur ve sırlı Gavs'imiz yüzlerce Rüstem'den heybetlidir. Gönlümüzü kristal inci yapan, Şâh-ı Buhârâ Ali.

Şuası arş-ı azîme giden, kalbimizi câma rehin eden o Şâh-ı nasıl vasfedeyim, İmâm-ı Rabbânî Ali.

Metih ve evsâfın her ne kadar söylense de tükenmez. Fikir ve şuurum yok oldu gitti de, Sen her zaman Şâh'sın Yâ Ali.

O güzel boyunun vâsıfıyım, dâima gözlerimde dergâhında ruhuna perverdeyim, Hz. Mevlânâ Ali.

Meş'al  mübârek  ruhu,  siyah  kalplere  seykâl,  can  eltâfına cevherdir, Şâh-ı Osmânî Ali.

Pür nur şeffaf bir cevhersin. Çiğ tutmuş kırmızı saçlarının büklümlerine Kadrî'yi konan bülbül ettin. Halifeler Tacı Ali.

Yüzlerce yıldızlardan daha parlak, nâdir nur tacın zümrüt, yakut ve dür'dır. Sultân-i devrân-i Ali.

Tâce murassâ, câme mümerred, tâse zübehcet, ancak senindir. Şâh-ı Bahâüddin Fidâni Ali.

Gönüllere nimet, inatlara hikmet çok şevketli sultân. Kalplerin kâşifi Ali.

Can ve gönüllerdeki keşfine, dâimâ Habîbullâh'ın ruhu da mukabildir. Sümbül burcunda

nur ve nişanını gördüğüm, Şâh Ali.

Sümbül burcundan görünüp, kalbe remz ve işâret veren, inci saçan bedrini

Kadrî seyre daldı, Yâ Şah Ali.

Canımıza akseden Bedrini seyrettik. Kalbimiz âyine oldu.

Gönüller sevgilisi Ali.

Gönüllerin şüphesiz nuru, çok nâzik bir sevgilisin.

Can ve cesedinle baştan başa âyine olan, Güzellerin Güzeli Ali.

Gülü hüsnünle tanıdım. İnciyi şevkinle bildim.

Kalbi ve sevgiliyi lütfunla bildirdin. Şâh Ali.

Dâima bâlâdan nâzil olan lütfun herkese şâmildir.

Hâlis gönüllere hâsıl olan, Allah'ın Bahri Ali.

Yeşil nur deryâsı Ali, susamışlara kevserdir.

Billâh dâimâ Medihlere lâyık, her zaman dilbersin Şâh Ali.

Güya seni övmek ister bir geda
Hiç mümkün mü bu? Ey Mahbube Hûda
Hayranım sana canu gönülden feda
Şâhi Hisam Naibi Muhammed Mustafa

Bir lütfü ilâhî âleme merhamet
Âlem devrinde buldu yüksek saadet
Tarikinde bırakmadı müridane zahmet
Her kim dese YA ALİ hazırdır himmet
Kul Süleyman şaha candan eder hizmet
Yüzüm eşikte geçse de yüz kıyamet.

             Çelebi Süleyman KAYA (Kds)

150046_146622935493547_323235086_n_edite
bottom of page